24 Şubat 2011 Perşembe

"Elbet bir gün insan korkuyla tanısıyor derlerdi, inanmazdım.
Belli baslı korkularım vardı zaten benim..
Ciddi anlamda onlar bir hicmis.
Simdi gercekten korkuyorum, cok korkuyorum..
Korku neymis yasıyorum..
Ruhumun en derinliklerinde o soğuk hissi hissedebiliyorum..
Korkuyorum.
O'nsuzluktan cok korkuyorum.
Tanrım!
Sana yalvarıyorum.. O'nu benden alma, yalvarırım.."
Dedi sonra kücük cocuk ağlayarak..
Yatağın icinde bir cenin gibi kıvrılmıs kendi kendine sayıklarken..
Cocuk cok seviyordu.
Cocuk cok korkuyordu.
Hic bir sey, hic kimse umrunda değildi..
Bunun adı ask dedi beyaz bir melek.
Ve insanoğlu gelmis gecmis en büyük aska tanık olacağından habersizdi.

17 Şubat 2011 Perşembe

Sizofrenik alıntılar beynimin en ucra kösesinden 3

"Assağılık herif!" demisti bana. Sesini hic kısmadan, yolun ortasında avazı cıktığı kadar bağırarak..
Yine de sesimi cıkartmadım, sustum. Niye mi? Cünkü onu seviyordum. Bu kadar basit.
...
Her sey imkansız kadar mükemmeldi, ona her önünden gecisimizde vitrinde bakakaldığı ve almayı cok istediği elbiseyi almıstım. Güzelce en sahsahlısından bir hediye paketi de yaptırmıstım.
Özel bir gün müydü? Doğum günü? Sevgililer günü? Yıl dönümü? Yo, hayır. Sadece icimden gelmisti. Ufak tefek sürprizler yapmaktan cok hoslanırdım. O da benim bu sürprizlerimi cok severdi. Mutlu oluyorduk.
Hemen aramıstım onu. "Neredesin acil bulusmamız lazım!" diye. İsten henüz cıkamamıs ve mesaiye kalacakmıs.. Bir gün daha bekleyebilirdim bu sürpriz icin ne var canım?
Yaklasık bir saat icerisinde (ki bu saat diliminde coktan taksiye atlayıp evime dönmüstüm) telefonum caldı. Yakın bir arkadası.. Telaslandım! İnsanın aklına her zaman "en kötüsü" geliyor ne yazık ki..
Acele ile telefona cevap verdim. "Onun hakkında konusmamız gereken bir seyler var!" dedi.
Mekan bildirdikten sonra derhal cıktım evden. Tamam o iyiydi fakat yine de endiseliydim, ne konusacaktı ki?
Girdim cafeye oturuyordu pek bir düsünceli, pek bir garipti.. "Ne oldu?" dedim. "Cok üzgünüm.." diye yanıt verdi. Anlam veremiyordum ne olmustu? Neye cok üzgündü? Neler oluyordu?! İyice meraklanmıstım.
Ayaklandı ve elimden tuttu. Bir kat yukarı cıktık. "Sana bunları anlatacağım ama kesinlikle aramızda kalmasını istiyorum" dedi. Yoksa? Bir hastalık? Aman Tanrım! Her sey gecti o an aklımdan.
Ben bu felaket icerikli düsüncelerimle boğusurken arkadası kendini dudaklarıma bıraktı.
Kaskatı kesildim. Kendime geldiğim an ittim ve "Ne yapıyorsun sen?!" diyerek sert cıkıstım. Ama yapım gereği sert olmakta zorluk cekiyordum yine de elimden geldiğince serttim, yaptığı büyük bir ayıptı!
"Seni seviyorum" dedi gözleri adeta minik bir köpek yavrusu gibiydi. Annesiz kalmıs ac ve sokakta yalnız, savunmasız olanlardan..
Bir an acıdım. Cok yufka yürekliyimdir. Sonra toparlandım. Bu durumda acıyacak bir taraf yoktu. Ben en yakın arkadasının sevgilisiydim ve öyle de kalacaktım.
Ben yine bu düsünceler icerisindeyken o ağlamaya basladı. "Hic bir sey bildiğin gibi değil" diye haykırdı.
Cevap veremiyordum yahut vermeye tenezzül etmiyordum ama sonunda ağzımdan bir kac kelime cıkıverdi.
"Neyden bahsediyorsun sen?!" dedim en sert ses tonumla.
Ve ardından döküldü.
"İlk basta mesajlastınız siz, konustunuz, sanal ortamdan cok muhabbet ettiniz. Evet buna bizzat sahit oldum, cünkü bunları yaptığın kisi o değil, bendim. Sana öylesine tutulmustum ki, beni beğenmeyeceksin diye onu tanıtarak arkadas oldum seninle. Ben konustum..Aptallıktı! Nereden bilecektim senin ona asık olacağını ve onun seni adım adım elimden cekip alacağını. Ve bana "O sana değil, bana asık" dedi biliyor musun? Bu kadar acımasızdı. Ağlamama bir kere olsun aldırmadı o benim en iyi arkadasım, dostum, kardesimdi.. Seni ben seviyorum, o değil.." dedi ve nutkum tutuldu.
Yo, hayır benim melek sevgilim böyle bir insan olamazdı! "Yalan söylüyorsun!" dedim. Cidden sinirlenmistim ve artık gercekten de serttim.
Dizlerinin üzerine cöktü ve basından beri yasadığı her acıyı ağlayarak, haykıra haykıra anlattı.
Hala inanamıyordum. Bunu benim sevgilim yapıyor olamazdı, o bu kadar gaddar olamazdı bu bir saka olmalıydı..
Onu eve bıraktım ve eve döndüm.
Uyudum.
Ertesi gün isten aldım ve bir yerde yemek yedik. O da suskundu, ben de.. Haydi benim nedenlerim vardı. Ya o?
Biliyor muydu dün gece olanları? Gercek yüzünün bana anlatıldığını biliyor muydu? Biliyorsa neden bu kadar sessizdi? Bir acıklama? Bir inkar? Yoktu hic bir sey yoktu.
Birinin baslaması gerekiyordu ve bu bendim.
"Bana yalan söyledin?" dedim.
"Hayır sen bana hic sormadın, ben de sana yalan söylemedim" dedi.
O an karsımda "melek" diye nitelendirdiğim kız bir anda adeta "seytan" oluvermisti.
"Sen bu değilsin.." diyebildim sadece.
"Ben buyum. Seni sevdim mi zannediyorsun? Ya da onu gercek dostum mu zannediyorsun? Elbet bir gün ortaya cıkacaktı ve o sürtük sana her seyi anlatacaktı belliydi bu ben de hep hazırlıklıydım. Zaten gelisin gibi gidisin de kolay olurdu tatlım" dedi.
Yıkılmıstım. Adeta o esnada tramva geciriyordum ve tek diyebildiğim sey "Asıl sürtük sensin" oldu.
Kalkalım dedi ve kalktık. Yolda yürüyorduk bos bos. Hala onunla niye yürüyordum bilmiyordum.
"Ben seni sevmistim, gercekten sevmistim." dedim birden bire sessizliği bozarak.
"Assağılık herif!" demisti bana. Sesini hic kısmadan, yolun ortasında avazı cıktığı kadar bağırarak..
Yine de sesimi cıkartmadım, sustum. Niye mi? Cünkü onu seviyordum. Bu kadar basit.
"Assağılık herif! Sen beni, ben olduğum icin sevmedin ki. Dısımı sevdin, güzelliğimi sevdin, herkes gibi.." dedi.
Bağırıyordu hala.
"Peki ya onun sucu neydi?" dedim.
Cevap veremedi.
Ardıma bile bakmadan ters istikamete doğru yöneldim. Kosar adımlarla..
Yanından bir an önce uzaklasıp bu kabus bitsin istiyordum ve kendimi arkadası olan kızın evinde buldum.
Olanları anlattıkca o daha da ağlıyordu daha da kendini yıpratıyordu.
Onu sevmiyordum evet ama yine de üzülmüstüm.
Derken bir mesaj geldi..
"O seninle konusmak istiyordu aracı oldum. Ama ters giden bir sey vardı sana ben de asık olmustum. O sıralar hastaydım sürekli doktorlarda geciyordu günlerim. Doktorlar bana kanser olduğumu söyledi. Cok gec kalındığını ve tek yapmam gerekenin moralimi yüksek tutmak olduğunu söyledi. Dünya umrumda değildi, -cok gec-ti artık her sey icin cok gecti.. O sırada tek istediğim sendin. Hastalığımı hic kimseye söyleyemedim. Bana acınası sekilde bakılmasını istemiyordum cünkü. Ve istediğim seyi elde ettim. Gaddarca yahut değil farketmez. Seni kazandım doğru yolla değildi belki ama kazandım. Mutlu oldum. Sevdim. Hatırlıyor musun bir elbise vardı her defasında tutulup kalıyordum vitrine.. Onu neden almıyordum? Para icin mi? Hayır onu giyecek ömrüm olmadığı icin.. Sen onu bana aldın biliyorum. Ama onu bana değil ona giydir belki de haklısındır, sürtük olan benim.. Her sey icin özür dilerim ilk ucakla Amerika'ya gidiyorum. Tedavim icin. Tesekkürler, beni yasattığın icin."
Ağlıyordum! Engel olamıyordum kendime..
Ve o gitti.
Bir daha ondan hic haber alamadık.
2 ay sonrasına kadar..
Amerika'dan dönmüstü ama cansız bir bicimde. Ölmüstü o. Beni de yanında götürmüstü adeta. Ben de ölüydüm.
Ben de ölmüstüm.
...
10.12.2009 Tarihinde Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde bir odada vefat eden hastanın yastığının altından cıkan bir defterde bulunmustur.

* Tamamen hayal ürünüdür. 
Depardiéu.

13 Şubat 2011 Pazar

Yazdıklarımı sevmek zorunda değilsiniz. Olay sadece, benim onu seviyor olmam, öyle iste.

Bana yıllar gibi gelen o 10 günün ardından sonunda O'na kavustum, evet.
Gerci ben bir "ayı"yı sevdiğimden öyle akıllarda uyanan bir karsılasma da olmadı tabii ki.
Kosup sıkı sıkı sarılmayı gectim hatta sarılma bile olmadı.
Olsun ben onu böyle de seviyorum :)
Hediyemi verdim, pelus kalpli bir kutunun icinde ellerimle sadece ona yaptığım kurabiyecikler :)
Tabii ki o böyle bir sunum beklemiyordu. Ona göre kurabiyeler herhangi bir kap icerisinde falan olurdu herhalde.
Merhaba ben Depardiéu.
En en güzelini ve incesini düsünürüm her zaman :)
E doğal olarak sasırdı ama sevdi önemli olan da buydu benim icin. Suratındaki o sasırmıs ifadeyi cok sevdim.


Huzur baskentim.

12 Şubat 2011 Cumartesi

Mutluluk.

Yumurtasını kırarken,
     Ununu dökerken,
          Kabartma tozunu ilave ederken,
               O kalıplarla sekilleri cıkartırken..
                     Hep O'nu düsündüm.


Oturdum ellerimle, O'na kurabiye yaptım :)

7 Şubat 2011 Pazartesi

5 Şubat 2011 Cumartesi

Sizofrenik alıntılar beynimin en ucra kösesinden 2

Klasik bir kıs günüydü. Öyle aman aman öldürücü bir soğuk yoktu ama sonucta kıstı ve ister istemez soğuktu hava.
Belki o gün diğer günlere nazaran biraz daha karanlıktı.
Ellerim cebimde yürüyordum. Ah özür dilerim, yürüyorduk.
Yanımda O vardı. Sessizdik, her yer gibi. Sessizliği deli gibi ucusan martılar bozuyordu sadece.
O bebek ağlaması gibi sesleri yok mu bir de..
Birden duraksadım. "Nereye?" dedim.
"Bilmiyorum yürüyoruz" cevabını alınca, gülümsedim. Onu kastetmemistim..
"Biz nereye gidiyoruz? -Biz-" dedim üstüne basa basa.
Biraz duraksadı.. Yutkundu. Martılar bile öyle bir sessizliğe büründüler ki, yutkunduğunu duydum.
Bir seyler söylemek istiyordu resmen acı cekiyordu farketmistim.
Kendimi bir an o hüzünlü ask filmlerinde gibi hissetmistim.
Biten bir ask, bir kıs günü, sessizlik, martılar blah blah.
Aklımdan anında yazdığım senaryoyu bir kenara bırakarak gercek hayata kesin dönüs yaptım.
Hala susuyordu. Senaryo aklıma geldi.. Belki de ilk ben baslamalıydım, cesaret edemiyordu belli ki.
"Evet, anlıyorum. Bir sey demek istiyorsun fakat, fakat olmuyor anlıyorum. Ben iyiyim her seye hazırlıklıyım merak etme. Söyle gitsin.." dedim.
Baktı ve gülümsedi.
"Evet demek istediklerim var, haklısın. Hemen dencek seyler değil cünkü.." dedi ve anladım.
İsteksizce bir göz yası döküldü yanağımdan. Baktı ve sol eliyle o yasımı sildi.
"Ağlanacak bir sey yok, mutlu olman lazım." dedi.
Ne icin mutlu olacaktım? Biraz sonra siktirip gideceği icin mi?
Ne yani sevgilimin beni pic gibi bırakmasına sevineceğimi mi düsünüyordu?
Gercekten mi?!
Suratına aval aval baktım "Dalga geciyorsun herhalde" diyebildim sadece.
"Ah hayır! Mutlu olacaksın, hem de cok. Böylesi ikimiz icin de mutlu bir son olacak sen de biliyorsun." dedi.
Hayır hayır cidden dalga geciyor olmalıydı.
Daha dün, daha dün sevisirken gözlerime bakarak bana seni seviyorum demisti. Bırakmayacaktı. Bir gün icerisinde mi ikimiz icin de mutlu son ayrılık olmustu?
Daha fazla katlanamayacaktım. Elimi uzattım.
"O zaman denecek pek bir sey de kalmadı, elveda kendine iyi bak. Benim de diyeceklerim vardı asl.." derken lafımı böldü.
"Elini uzatma" dedi.
Elimi sıkma tenezzülüne bile girmeyecekti demek. Bir hısımla elimi cebime geri soktum.
Gülümsedi.
Tanrım! Ne gülüyorsun gerizekalı deyip ağzına burnuna geciresim vardı o an.
Gülümsemesi daha da yayıldı suratına, benim sinirim yüzüme daha da cok vurdukca.
"Elini uzatma, cünkü sadece parmağını uzatsan yeter. Benimle evlenir misin sevgilim?" dedi.
Sanırım bir on dakika civarı bir sey yapamadım. Ne bir sevinc, ne baska bir duygu gösterisi. Tamamen nötrdüm.
Aklımdan onca sey gecti o on dakika kaskatı kesilmisken. Tabir-i caiz ise o kal gelmis tipimi "Askım?" diye ağzından bal damlayan sevgilim böldü.
Suratına baktım, gülümsedim ve "Seni öldüreceğim ama evlendikten sonra." deyip ona sıkıca sarıldım. Sıkı sıkı o kadar sıkı sarıldım ki tutkal ile yapıstırılmıs gibiydik resmen.
Simdi mi?
Simdi ben 50 yasındayım, sevgilim.. O 5 yıl önce terketti beni. O zaman terkedeceğini sanmıstım ama hayatını benimle birlestirmisti. O zamanlar 25 yasındaydık. Evlendikten 20 yıl sonra öldü. Terkeder gibi değildi gidisi, dönecek gibiydi. İlk zamanlar kabullenemedim zannediyordum fakat cidden öyleydi.
O gitti, evet.
Ben ise onunla anılarımı yazıp onu hala yasatmaya calısan, sonra bu yazdıklarımı mezarı basında ona okuyan, belki sizin deli diyeceğiniz ama kendince sebepleri olan bir kadınım.
İster deli deyin ister divane.
Ben sadece asığım.